|
AKP KAPATILMASIN DİYENLER BURAYA - Ana Sayfa
Cumhuriyetimizin çağdaşlaşma hedefini gerçekleştirmek için milletimizle el ele gönül gönüle çıktığımız bu medeniyet yolculuğunda zorluklarla, güçlüklerle karşılaşabiliriz. Uzun ince bu yolun sonunun aydınlığa çıkacağına dair inancımız tamdır, azim ve kararlığımız ilk günkü kadar güçlüdür, hizmet aşkımız ilk günkü kadar diri ve canlıdır. Sadece ve sadece millete hizmet için yola çıkmış, gönlünde millete hizmet dışında bir murat, bir gaye taşımayan memleket sevdalıları olarak; sabırla, metanetle, sağduyuyla, yolumuza devam ediyoruz. Çünkü biz bütün zorlukların sonunda bir kolaylığın, bütün darlıkların sonunda bir genişliğin olduğuna inanıyoruz.
Değerli kardeşlerim;
AK PARTi, kendi siyasetini daima ülkemize hizmetleriyle, ülke için ürettiği katma değerle tanımlayan bir partidir. AK PARTi bugüne kadar hiçbir aşırılığın, hiçbir gerilimin tarafı olmadı, bundan sonra da olmayacaktır. AK PARTi kurulduğu günden beri toplumsal merkezin partisidir. 70 milyon insanımızı aynı samimiyetle kucaklayan bir Türkiye partisidir. Demokrasiye mesafeli olanlar, halka mesafeli olanlar bizi anlamakta güçlük çekebilirler. Onlar hesaplarını yaparken Türkiye'nin kazanımlarını, Türkiye’nin birikimlerini hesaba katmayabilirler. Onlar hesap yaparken Türkiye'nin dününü, bugünün yarınlarını düşünmeyebilirler, değiştiremeyeceğimiz kadar kemikleşmiş önyargılara sahip olabilirler. Ama biz ülkemize, bu millete, bu topluma hizmete kendini adamış bir siyasi kadroyuz.
Birileri ülkenin itibarının yükselmesini, Türkiye'nin AB'ye girmesini, hukuk reformlarıyla hem vatandaşın hem devletin güçlenmesini, siyasetin normalleşmesini, krizlerin bitmesini, milli gelirin, ihracatın, üretimin artmasını, enflasyon ve yüksek faiz ateşinin sönmesini önemsiz bulabilir,
Birileri bölgesel adaletin sağlanmasını, şehirlerimizin, köylerimizin mamur hale gelmesini, cumhuriyetimizin muasır medeniyet hedeflerine yaklaşmasını, dünyadaki rekabet gücümüzün artmasını, Türk Lirası’nın değerini, Türk Milleti’nin saygınlığını, toplumsal dayanışmanın güçlenmesini, hukuk devletinin çetelerden arınmasını önemsemeyebilir.
Bazılarının cumhuriyetimizin 100. yılına güçlü bir demokrasi, güçlü bir ekonomiyle hazırlanmak gibi derdi olmayabilir.
Ama biz Türk Milleti’nin hukukunu korumak için bu hedeflerimizden geriye doğru bir tek adım atmayacağız. Biz sorumlu siyaset diyerek yola çıktık. Sorumluluk duygusundan hiçbir zaman uzaklaşmayacağız. Parti programımız, hükümet programımız açık ve şeffaftır. Her gün milletimize ne yapıp ettiğimizin hesabını veriyoruz. Yaptıklarımızı da, yapamadıklarımızı da halkımız gün be gün değerlendiriyor.
Bizim odaklandığımız tek şey ülkemize hizmettir, halkımıza hizmettir. Bizim odaklandığımız tek yer ülkemizin itibarını, demokrasimizin saygınlığını yükseltmek, halkımızın ekmeğini, aşını büyütmektir. Bize oy veren, oy vermeyen 70 milyon insanımızla aynı amaca kilitlenmiş, aynı hedefe gönül vermişizdir.
AK PARTi kurulduğu günden bu yana siyasi ve hukuki meşruiyeti her şeyin üzerinde tutmuştur. Demokrasilerde meşruiyetin kaynağı millettir. Temel erkler millet adına yetki kullanır. Siyasi partiler milleti, doğrudan milletten aldıkları yetkiyle temsil ederler.
AK PARTi olarak biz milletimiz adına siyaset yapıyoruz. Her konuşmamızın özü, özeti 70 milyona hizmettir. Bu yola böyle çıktık. 5 yılı aşkın iktidarımızın tüm icraatları da göstermiştir ki, bizim siyasi anlayışımızda öteki yoktur. Hiç kimse AK PARTi’nin zümre siyaseti yaptığını, bölge siyaseti yaptığını, mezhep ve meşrep siyaseti güttüğünü söyleyemez.
Keza siyasetimizin temel belirleyeni hiçbir zaman sayısal gücümüz olmadı, olmayacaktır. Ancak dün “Yüzde 34'ün siyasal meşruiyeti nedir?” diye soranlar, yüzde 47'yi görünce şimdi de “Çoğunluğun dediği mi olacak?” diyorlar. Tek bir ferdin bile iradesi, tercihi, kanaati bizim için önemlidir. Onun için Türkiye'nin 81 vilayeti bizi kucaklamıştır. Sivas'tan öteye geçemeyenler şimdi kalkıp bunu iddia ediyorlar. Önce siz 780 bin kilometrekarelik Türkiye'nin bir partisi olun, ondan sonra konuşun. 70 milyonun çeşitli toplum katmanlarının partisi olun, ondan sonra konuşun. Bizim demokrasi anlayışımızda bu var, bütünü kucaklamak var. 780 bin kilometre karenin her birimine hizmet götürmek var. Bu anlayışıyla biz bu yola çıktık. Ne batı dedik, ne doğu dedik, ne kuzey dedik ne güney dedik. Ne zaman ki Türkiye'nin 780 bin kilometrekaresi çağdaş, modern bir Türkiye'nin tüm imkanlarını yakalar, işte o zaman biz “Evet hedefimize ulaştık” deriz.
Değerli kardeşlerim;
Bizim demokrasi anlayışımız, her bir ferdin hukukunu, hak ve özgürlüklerini korumak, onların iradelerine çok açık net söylüyorum saygı duymaktır. Azınlık çoğunluk diye biz milletimizin, hiçbir zaman görüşlerini dikkate almadan hareket etmedik ve hepsini bir değer olarak gördük. Azınlığın hukukunu korumak çoğunluğun hukukunu korumak kadar -en azından bizim için- önemlidir. Ama bunu yaparken çoğunluğu bir kenara itme hakkına da kimse sahip değildir.
Biz hor görmek değil, hor görülenlere sahip çıkmak için; biz dışlamak değil dışlananlara kucak açmak için yola çıktık. Demokrasi çoğunluk istibdadı değildir. Bunu böyle diyenler, sakın azınlık tahakkümünü de savunuyor olmasınlar lütfen. Çünkü bazıları kendilerine layık gördüklerini adamına göre, bazen azınlık, bazen ise çoğunluktan esirgeyebiliyor. Bunların hepsini gördük, yaşadık. Bu ülkede evet azınlık derken hani gayrimüslimleri kastetmiyorum. Demokrasideki oyu itibariyle azınlık noktasında olan seçkinci bir ekip var ya, onları kastediyorum. Onlar “Bu ülkenin rotasını biz çizeriz”, “Bu irade bizimdir” diyerek halkı ötelemişlerdir, halkı yok farz etmişlerdir, bunu ortaya koymak istiyoruz.
“Cumhuriyetçiyiz” derlerken, cumhuru reddetmişlerdir. “Halkçıyız” derken halkı yok farz etmişlerdir. Bunları nasıl olur da biz görmemezlikten geliriz. Demokrasinin temelinde halk yok mu, halk var. Halkın iradesi yok mu, o var. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ifade ettiği gibi egemenlik kayıtsız şartsız milletin, değil midir? Milletindir. Bunu nasıl olur da görmemezlikten gelirsiniz. İşte bunu görmemezlikten gelenler var. Böyleleri için belirleyici olan kendilerinin ne tarafta olduğudur. Eğer sayısal olarak azınlıktaysalar çoğunluk haksızdır, yok eğer çoğunluktaysalar zaten azınlık olan haksızdır. Ama her hal ve karda onlar haklıdır.
Biz bu yaklaşımı hiçbir zaman doğru bulmadık. “Aslolan ilkeli siyasettir” dedik. “Aslolan herkes için geçerli ilkeler” dedik. Unutmayalım ki, doğrular, hak ve hürriyetler adamına göre değişmez. Doğru her zaman her yerde, herkes için doğrudur.
Sayın Baykal söyleyince doğru, CHP yapınca doğru, ama başkaları yaptığında yanlış. Hiçbir şey olamaz. Bir şey ya doğrudur, ya yanlıştır. Aynen ikisi birden mümkün olmayacağına göre sayın Baykal ve CHP'nin yanlış yapma imtiyazı mı var, diye sormak lazım. Eğer başkası yaptığında yanlış olan, CHP yaptığında doğru oluyorsa bu özel himayeyi, bu ayrıcalık hakkını nereden kendinde buluyor. Bunu ne hukuka, ne de millet vicdanına sığdırmak mümkün değildir.
Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan cumhuriyetimizi yükseltmenin, istisnasız bütün vatandaşlarımızın aidiyet bağlarını güçlendirmenin tek yolu herkes için eşit hak ve hukuktur. Bu konudaki yılların ihmalini gidermek, bütün bölgelerimize, bütün şehirlerimize adaletle hizmet götürmek, devletimizi milletimizle bütünleştirmek siyasetimizin temel felsefesidir.
Bütün vatandaşlarımız bize oy versin, vermesin bizim için, bize göre bir ve eşittir. Sükunetimiz, vakarımız, sağduyu ve aklıselime daima vurgu yapmamız, sorumlu siyaset tarzımızın bir gereğidir. Yola çıktığımızda “Türkiye’nin hem aklı hem vicdanı olacağız”, dedik. “İktidar olmak bizi hiçbir şımartmayacak, halkla aramıza mesafe koymayacağız” dedik. Biz böyle dedik, hareket ettik ama birileri zorla “Hayır, bunlar şımardılar. Bunların ayakları yerden kesildi” demek suretiyle bizim bu yaptıklarımızı gölgelemek istediler. Hala da bunun gayreti içerisindedirler.
Ne kadar gayret ederseniz edin, milletimiz bizi kendi içinde görüyor, kendi içinde yaşıyor. Bunu geçen hafta da dolaştığım Siirt, Batman, Şanlıurfa, Mardin illerinde çok açık net gördüm. Ve bunu kongrelerde gördüm. Miting değildi bunlar. Ama kongreleri miting hale getiren halkımızın bu nezaketini, bu yaklaşımını “evet miting yapıyor bunlar” zanneden birileri de yok değildi, vardı. Çok şükür halkımızın başını önüne eğdirmedik. Halkımızın rızasını kazandığımız için, halkımızın bize desteği hamdolsun çığ gibi büyüdü. İddiamızın altında kalsaydık, halkımız hür iradesiyle bize yeniden emanetini vermezdi. Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletini nasıl işlettiğimizi gördüğü için, oyu arttırarak yüzde 47 ile bizi tekrar iktidara taşıdı. Bunu nasıl oluyor da görmemezlikten geliyorsunuz. Hiçbir engelleme çabası Türkiye Cumhuriyeti'ne sadakatle hizmet irademizi gölgeleyemeyeceği gibi, demokratik iradesini daha 8 ay önce ortaya koyan milletimizle aramızı açmaya da yetmeyecektir, ben buna inanıyorum.
Biz Türkiye'yi geriye değil her alanda daha ileriye taşımak için çalışıyoruz. Geçen 5 yıllık icraatlarımız bunun en güzel kanıttır. Açık söylüyorum, biz demokrasinin çıtasını, hukuk devletinin çıtasını yükseltmeye, halkımızın haklarını özenle korumaya devam edeceğiz. Hukukun, adaletin genel prensiplerinden şaşmadan, ülkemizi kalkındıracağız. Her zaman söyledik, yine söylüyoruz. Bizim özgürlük anlayışımız başkalarının özgürlüğünü de güvenceye almaktır. Benim özgürlüğüm iyi, senin özgürlüğün kötü anlayışının daima karşısında olduk. Özgürlükler bir bütündür, bölmek de mümkün değildir. Onun bir hiyerarşisi olmaz. Sen, ben ayrımı kabul etmez. Birimizin özgür olmadığı yerde, hiçbirimiz özgür olamayız, buna böyle inanmalıyız.
Adalet ve özgürlük ancak herkes için olduğunda gerçekleşir ve o zaman hakikaten tadı güzeldir. Bunun için tereddüte düşmeden engellere kapılmadan demokrasimizin çıtasını daha da yükseltmeye devam edeceğiz. Meclis'in çatısı altında milletin iradesini temsil eden hiçbir kuruma, hiçbir partiye haksızlık yapılmasını kabul edemeyiz. Demokrasinin kurumlarını, organlarını korumadan, her şeyin üzerinde tutmadan demokrasiyi yaşatamayız. Siyaset dışı müdahalelerle, siyasi alan tanzim edilemez. Siyasetin rotasını da millet belirler. Siyasi alanı da ancak millet tanzim eder. Biz 'Sadece kendimize demokrat' olmadığımızı her zaman gösterdik.
Sayın Baykal diyor ki, “Başbakan DTP’ye kapatılma davası açılırken, ‘yargıya intikal eden konular üzerinde konuşmak doğru olmaz’ demiştir”. Ben o ifadeyi Çek Cumhuriyeti gezisi sırasında gerekçeyi görmeden bir değerlendirme yapmanın mümkün olamayacağını ifade ettikten sonra söyledim. Bunların hepsi kayıtlarda var. Ama hani bir fıkra var ya, ‘namaza yaklaşmayınız’. Halbuki başını söylemiyor. Sadece orasını cımbızlayıp alıyor. Başında ne var? ‘sekir halindeyken, sarhoşken, alkollüyken oraya yaklaşmayın’. Herhalde bu da laikliğe aykırı değildir. Anlatıyorlar, bende oradan dinliyorum. 61’di, 62 de bu oldu. Nasıl olsa yola çıkıldı. Kaldı ki daha o geziye çıkmadan havaalanında ve sonra uçakta gazetecilerin soruları üzerine ben şunları ifade ettim: İlerisini gerisini lütfen Sayın Baykal iyi al. Onların rahle-i tedrisinde bulunduğundan böyle konuşuyorsun. Demokratik mücadele yolları açık tutulmalı, katı defans uygulanırsa parlamento dışına itilirlerse, onları da dağa gönderirsiniz. Parlamentoya seçimle gelmiş olan milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırmak, parlamento dışına atmak doğru olmaz. Benim ifadem bunlar. Hatta Sayın Baykal’a “Aynı çatı altında siyaset yapıp sonra dağa çıkanlar yok mu?” diye sormuştum, hatırlayın bunları. Silah ve şiddet yerine anayasal düzen içinde demokratik siyaseti tercih edenlere kapıları kapatmamamız gerektiğini de özellikle vurgulamıştım. Bu ilk açıklamamdan sonra 20 Kasım 2007 tarihli AK PARTi Grup Toplantı’sında dedim ki: “AK Parti olarak bizim yaklaşımımız, demokrasiyi içine sindiren, anayasal düzene hareket eden herkesin, demokratik sistem içinde tutulmasıdır. Bunu başarmak da, biz siyasilerin görevidir.” Şimdi asıl demokrasi ve siyaset kurumunu savunmak gerektiğinde, hep suskunluğu tercih eden sayın Baykal’a şunu sormak gerekir: “29 Ocak 2008 tarihindeki grup konuşmasında Baykal önemli bir kehanette bulunuyordu. Diyordu ki, “Türban düzenlemesi önemli siyasi gelişmelere yol açacaktır”. Peki Baykal’ın o günden bir bildiği mi vardı? Sayın Baykal, siyaset arenasında bileğini bükemediği AK PARTi’nin bu tür yollarla devre dışı kalmasından mı medet umuyor?
Sayın Baykal bunu daha önce de denediniz. Böyle özlemlerin içinde olmak yerine siz de çalışın, siz de milletin gönlünü kazanın, bu ülkeye hizmet etmek için biraz çaba gösterin. Siz de teveccüh görürsünüz. Milletimiz sizin durumunuzu çok basit bir dille anlatıyor zaten: “Kıskanma ne olur, çalış, senin de olur.” Bu kadar basit.
Değerli kardeşlerim;
Hergün Dünya devletlerinin liderlerine, yatırımcılarına, Avrupa Birliği temsilcilerine, Türkiye’nin demokrasi yolunda kat ettiği mesafeyi anlatıyoruz.Türkiye’nin nasıl çağdaş bir demokratik düzen olduğunu, demokrasinin nasıl kökleştiğini, AB normlarına nasıl yaklaştığımızı anlatıyoruz. Uluslar arası camiada Türkiye’de yaşananları sessiz devrim diye alkışlıyor, övgüyle söz ediyor. Peki, demokrasi zedelenirse, milli irade güç kaybederse, Türkiye, demokratik ve ekonomik kazanımlarını kaybederse, bunu nasıl izah edebiliriz? Türkiye’nin itibarını, prestijini, selametini, kalkınmasını, gelişmesini düşünmek sadece bizim görevimiz midir? Türkiye’nin yine çelişkilerle, yine krizlerle anılmasına sebep olmaya kimsenin hakkı var mı? Türkiye’nin krizlerle anılmasından rahatsız olmayanlar, bu milletin şaşmaz terazisini akıllarından çıkarmasınlar.
Bakıyorum, çok ilginç yerlerden ilginç yorumlar geliyor, ilginç tavırlar ortaya konuluyor. Niçin rahatsız oluyorsunuz? Bu tavırlarınız, bu rahatsızlığınızdan mı? Yoksa, meydan bulamadığınız için zil takıp oynayamıyorsunuz da, bunun yeni bir dili olarak bu mu çıktı?
Hiç umulmadık... Mesela bakıyorum fakülte dekanları da bildiri yayınlıyorlar. Ne kadar güzel. Demek iş size de düştü. Şimdi içinizdekileri ortaya koyuyorsunuz. AK PARTi, hukukun üstünlüğünü kabullenmiş bir partidir ve bugüne kadar da böyle gelmiştir. 2003’ten bu yana bu mücadelesini iktidarda bu şekilde sürdürmüştür. Bu şekilde sürdürmeye de devam edecektir. Bunda kimsenin tereddüdü olmasın.
Biz gerginliklerin hiçbir zaman ülkemizde tarafı olmadık. Bir şiddet hareketinin içerisinde AK PARTi’yi göremezsiniz, göremeyeceksiniz. En geniş anlamıyla demokratik mücadele neyse, AK PARTi, bunu yapmanın özlemi, gayreti içerisindedir. En geniş anlamıyla demokrasi, evrensel anlamıyla özgürlükçü bir hukuk, bu ülkenin insanlarından, bu halktan esirgenemez. Bunun için siyasetimizin esası, milletimizin hukukunu korumaktır. 16.5 milyon seçmen ifadesini kullanırken, bunun için kullanıyorum. Kullanmaya da devam edeceğim. Zira, ne bu millet, ne bu devlet sahipsiz değildir.
Eğer bu gelişmelerin Türkiye’ye, milletimize neler kaybettirmekte olduğunu görmesek, biz de sevinebilirdik. Bakın içten içe sevinç çığlıkları atan siyasi muhaliflerimiz bile milletimize bunu çok da belli etmemeye çalışıyorlar. Ama ne kadar uğraşsalar da, gizleyemedikleri için duygularını nasıl mahcup bir şekilde izah etme telaşına girdiklerini de görüyoruz. Rahat ve açıkça savunulamayacak bir haksızlığı ört bas etmek için türlü türlü mazeret üretiyorlar. Her zaman başımız dik, alnımız açık. Söylediğimiz gibi, eğer Türkiye kazanacaksa, biz kaybetmeye hazırız. Ama bunun böyle olmadığını, bu işe gizli gizli sevinenlerin mahcubiyetinden bile anlarsınız. Kaç gün sonra konuşmaya başladıklarına, ne söylediklerine ve nasıl söylediklerine bakın, bunu çok açık görürsünüz.
Değerli kardeşlerim;
AK PARTi kurulduğu günden beri milletimizin nezdinde Türkiye kadar büyük bir siyasetin temsilcisi olarak görülüyor. Bu hedefi biz en başta “Siyasetimizin merkezinde insan yer alır” diyerek koymuştuk. İlk günden beri de, bu sözümüzün arkasındayız. Bu ilkemiz milletimizin sinesinde makis bulmuştur, karşılık bulmuştur. İşte bizim için en büyük gurur vesilesi budur. AK PARTi, iktidarda olduğu 5 yılı aşkın süre içinde 70 milyon insanımızın ortak umudu olmayı başarmıştır. Toplumun her kesiminde, ülkemizin her bölgesinden oy almış, hizmeti de 70 milyon insanımıza ve 81 vilayetimize adaletle götürmenin kaygısı, gayreti içinde olmuştur. Kurulduğundan bu yana AK PARTi’nin girdiği her seçimden oylarını ciddi oranda artırarak çıkmasının, sadece siyasi değil, sosyolojik açıklaması da bu gerçeğe işaret etmektedir. Biz bu göstergeleri, rakamları, araştırmaları elbette çok önemsiyor, çok dikkatle izliyoruz.
Ama bizim çok daha büyük bir dikkatle, hassasiyetle izlediğimiz bir şey daha var. O da milletimizin kalplerindeki umut ve heyecan, çocuklarımızın gözlerindeki ışıktır. Bu ülkenin insanlarının bu ülkenin geleceğine sahip çıkma konusundaki azim ve gayreti, Türkiye’nin değişimine verdikleri gönülden destek, AK PARTi siyasetinin millet rotasında ilerlemekte olduğunun en büyük delilidir. Bu sebeple geçen beş yılı aşkın zaman boyunca milletimizle ortak bir duyguda buluşarak hangi istikamette yürümüşsek, bundan sonra da aynı istikamette, aynı kararlılıkla yürüyeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Bu bakımdan, bu istikamet, halkımızın bize gösterdiği istikamettir. Halkımızla birlikte yürüdüğümüz rotadır. Bizi halkımızın yolundan döndürmeye hiç kimsenin gücü yetmez. Bu bakımdan bugünkü genişletilmiş il başkanları toplantımız çok çok önemli. Burada genel meclis başkanlarımız var. Burada belediye başkanlarımız var. Burada kadın kollarımızın başkanları var. Burada gençlik kollarımızın başkanları var ve bu arada ev sahibi olarak milletvekillerimizin bir kısmı yine burada. Sizlerle birlikte bu toplantıyı en geniş biçimde yapıyoruz ve diyoruz ki: “Türkiye’yi Atatürk ün belirlediği çağdaş uygarlık yolundan döndürmeye kimsenin gücü yetmeyecektir.”
Değerli arkadaşlarım;
Siyasi partiler demokrasi içinde varolur. En temel sorumluklarından biri de demokrasiyi yaşatmak, demokrasiye sadakatle bağlı kalmaktır. Çünkü son tahlilde demokrasiye sahip çıkmak, milletin oyuna, milletin sözüne, milletin sesine, milletin iradesine sahip çıkmaktır.
Yıllar boyunca bu ülkeyi sıkıntılardan sıkıntılara, krizlerden krizlere, bunalımlardan bunalımlara sürükleyen yönetimler ya bu gerçeğe sağırdılar, ya da bu gerçeği duymazdan geldiler. Bu yüzden siyaset milletimizin nezdinde itibar kaybettiler, güven kaybettiler.
Biz ilk günden beri siyaseti ülke meselerinin çözüm adresi haline getirmenin, siyasete güven ve itibar kazandırmanın da mücadelesini veriyoruz. Bu yolda bizzat siyasiler tarafından yalnız bırakıldığımız, demokrasi imtihanına tek başımıza girdiğimiz zamanlar da oldu. Ama hamd olsun hepsinden alnımızın akıyla çıktık. Siyaseti millet iradesinin adresi ve umudu haline getirmeyi başardık. Bugün yeni bir imtihanın eşiğindeyiz. İnşallah bundan da yüzümüzün akıyla çıkacağız. Her gün medyada “AK PARTi ne yapacak?”, bu sorular soruluyor, yorumlar yapılıyor, çirkin yakıştırmalar yapılıyor. Biz bunları görünce üzülüyoruz. Çok açık ve net olarak söylüyorum: AK PARTi ilk günden beri ne yapıyorsa, bugün de onu yapacak, yarın da onu yapacaktır. Hukuka, demokrasiye ve millet iradesine sadakatle bağlı kalacaktır. Millet siyasetine, cumhuriyetimizin muasır medeniyet hedeflerine AK PARTi ilkelerine, değişim felsefesine, aklı selime yakışan neyse onu yapacaktır. Nasıl zaferle tamamlanmış her seçimden sonra ‘Durmak yok yola devam’ diyorsak, uğradığımız haksızlıklar, önümüze çıkarılan zorluklar karşısında da Türkiye’ye hizmet aşkımızı asla yitirmeden aynı azim ve kararlılıkla, ‘Durmak yok, yola devam’ diyeceğiz.
Değerli kardeşlerim;
Türkiye için, siyasetimiz için, son derece üzücü gelişmeler yaşanmış olsa da, bu noktaya takılıp kalmak, çizgimizi ve üslubumuzu kaybetmek bize yakışmaz.
Demokrasiyi en yüksekte tutmaya, hukuka ve adalete inanmaya Türkiye’nin onurunu kendi onurumuz gibi savunmaya ve milletimizin bizden beklediğini yapmaya da devam edeceğiz. Aklı selimden, sağduyudan asla uzaklaşmayacak, haklılığımıza gölge düşürecek hal ve hareketlerden -değerli arkadaşlarım- uzak duracağız. Çünkü bize yakışan budur. Milletimizin bizde gördüğü farklılık da budur.
Önümüzde yerel seçimler var. Türkiye’nin kalkınma iradesini güçlendirmek, geleceğimizi inşa etmek, şehirlerimizi mamur hele getirmek noktasında bu seçimleri son derece önemli görüyoruz. Sizlerden bütün gücünüz, dikkatiniz ve enerjinizle bu seçimlere hazırlanmanızı istiyorum. Gerek sorunların ve taleplerin tespitinde, gerekse Türkiye’ye kazandırdıklarımızın iyi anlatılmasında hepinize görevler düşüyor.
Türkiye’nin neresinde yaşıyor olursan ol, artık insanlarımızın hak ettikleri hizmetleri -değerli kardeşlerim- kendilerine verdiğimizi, bundan sonra da vereceğimizi hep birlikte anlatacağız. Bütün şehirlerimizin sorunlarından arınması, artık geleceğe tam manasıyla hazırlanması lazım.İşte onun için GAP’ı farklı bir şekilde ele aldık, ele alıyoruz ve böylece inşallah Güneydoğu Anadolu Bölgesi bir şantiye haline geliyor.
Ak PARTi sadece Türkiye’nin yönetiminde değil, yerel yönetimlerde de çok önemli, örnek gösterilecek hizmetler ortaya koydu. Bunun daha da güçlenerek daha da gelişerek devam etmesi lazım. Bölgeler arasındaki gelişim farklılıklarının, gelir uçurumlarının, işsizliğin, sosyal sıkıntıların ortadan kaldırılması lazım. Bizim gündemimizin ana maddeleri bunlardır. Bunlar olmaya da devam edecektir.
Başkaları başka gündemler peşinde olabilirler. Onları da bırakalım, tarih değerlendirsin. AK PARTi siyasetinin -hep söylüyoruz- batıdan doğuya, kuzeyden güneye 81 vilayette ilçelerimizde ve köylerimizde temsilcisi olan sizler, yüzünüzü Türkiye’nin gelecek hedeflerinden, milletin meselelerinden çevirmeyeceksiniz.
Bizim ucuz polemiklerle, boş vehimlerle, gerilimlerle işimiz yok. Bunlarla meşgul olmayı da Türkiye’nin hayrına görmüyoruz. Bütün arkadaşlarımızdan ricam, bu hassasiyeti dikkati, özeni asla kaybetmemeleri. AK PARTi’ye yakışan ciddiyet ve vakar içinde olmalarıdır. Bu millet bizden hizmet bekliyor. Türkiye’yi mutlu ve müreffeh bir ülke haline getirmemizi bekliyor. Siyaseti kötü alışkanlıklarından kurtarmamızı, demokrasiye, millet iradesine sadakatle bağlı olmamızı istiyor. Esasen milletimiz Türkiye’yi aydınlığa taşımak isteyenlerle, geçmişin karanlıklarına taşımak isteyenleri de birbirinden gayet iyi biliyor, anlıyor, değerlendiriyor, hiç endişeniz olmasın.hep söylüyorum milletin terazisi asla yanlış tartmaz. Medeniyet kervanını kimse yolundan çeviremez. Türkiye’nin ışığa aydınlığa doğru yolculuğunu -değerli arkadaşlarım- kimse durduramaz.
Sevgili arkadaşlarım;
Bu ülke için daha yapacak çok işimiz var. Geçen beş yılın kazanımlarını kalıcı hale getirmek, istikrarı korumak, Türkiye’nin vizyonunu geliştirmek zorundayız. 23 dönemdir üst üste büyüyen ekonomimizin gelişimini korumak, refahımızı adım adım artırmak için aynı aşk ve şevkle çalışmak durumundayız. Bu ülkenin bütün çocuklarını, bütün gençlerini bugünlerden çok daha müreffeh yarınlara hazırlamak zorundayız. Bu bizim görevimiz. Bizim yoğunlaştığımız konu, vatandaşlarımızın hukukunu korumaktır. Bizim asıl gündemimiz budur. Türk siyasetinde bu hayati meseleleri tek başına gündemde tutan da sadece AK PARTi’dir. Yapılanı bozmayı, işleyeni durdurmayı, çalışanı karalamayı siyasetinin temeli haline getiren siyasetçileri de bırakın kendi haline. Bizim sorumlu olduğumuz adres -hep söylüyorum ya- millettir. Biz bu milletin gönül rızasını, hayır duasını alabilmek için gece gündüz çalıştık, çalışıyoruz. Halkımız haklıyı da haksızı da çok iyi biliyor. Hiç kimsenin endişesi olmasın. Değişimin sahibi millettir. Bu millet değişime sahip çıkmayı bilmiştir, bilir ve bilecektir. Allah bu milletin yolunu açık etsin. Allah Türkiye’nin yolunu açık etsin.
Değerli kardeşlerim;
Bu arada baharın gelişini müjdeleyen, yeni başlangıçlar, tazelenme ve yenilenme bayramı olan, yeni gün Nevruz’unuzu kutluyorum. Sevgi, barış ve kardeşlik bağlarımızı güçlendirmesini temenni ediyorum. Ancak sözüyle özü birbirine uymayanlar dün geceden itibaren yine nevruza gölge düşürmeye başladılar. Cam- çerçeve indiriyorlar. Yaktıkları ateşler bir nevruz ateşi değil, yaktıkları ateşler ne yazık ki oralarda huzursuzluk ateşidir ve hanelere ateş düşürüyorlar. Bu ateş bütün o çevreleri rahatsız ediyor. Dün geceden itibaren sabaha kadar birkaç ilimizde maalesef bunlar oldu. Temenni ederiz ki bugün, bu hafta boyunca, bu tür şeyler inşallah olmasın. Eğer barış diyorsak, barışın kavramı içerisinde, nevruz diyorsak nevruzun içeriği neyi gerektiriyorsa bunun içinde, yeni gün diyorsak, yeni gün asla karanlıkla karartılmamalı gölgelenmemeli. Ben bu temenni içerisinde bütün milletimin nevruzunu kutluyorum. Bu sözlerle konuşmama son veriyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum
Teşekkür ederim...
Akpkapatilmasin.tr.gg ~
Site Info
Whois
Trace Route
RBL Check
|
|
The Duke Hotel
The Duke Hotel is located on Bayliss Street, the main street of Wagga Wagga. The Duke boasts a friendly atmosphere and gourmet food. Winners of a number of AHA NSW awards.
Thedukehotel.com.au ~
Site Info
Whois
Trace Route
RBL Check
|
|
|
|